Serbest Meslek Kazancı ve Vergisel Boyutu
GİRİŞ
Gelir Vergisi
Kanunu’nun 1. maddesinden gelir vergisinin konusunun, gerçek kişinin gelirleri
olduğu anlaşılmaktadır. Kanuna göre gelir; bir gerçek kişinin bir takvim
yılında elde ettiği kazanç ve iratların safi tutarıdır. Gerçek kişilerin
serbest meslek faaliyetlerinden elde ettikleri gelirler, Gelir Vergisi
Kanunu’nun 2. maddesinde sayılan kazanç ve iratlar kapsamında serbest meslek
kazancı olarak düzenlenmiştir.
Serbest Meslek Kazancı,
Gelir Vergisi Kanununun 65 inci maddesinin birinci fıkrasında; “Her türlü
serbest meslek faaliyetinden doğan kazançlar serbest meslek kazancıdır.”
şeklinde tanımlanmış aynı maddenin üçüncü fıkrasında da; “Tahkim işleri
dolayısıyla hakemlerin aldıkları ücretler ile kolektif, adi komandit ve adi
şirketler tarafından yapılan serbest meslek faaliyeti neticesinde doğan
kazançların da serbest meslek kazancı olduğu hükme bağlanmıştır.
Bu çalışma kapsamında serbest meslek kazançları bütün maddeleri ile ele alınmış ve uygulamada karşılaşılan sorunlar maddelerle açıklanmaya çalışılmıştır.
I.
BÖLÜM
SERBEST MESLEK KAZANCI HAKKINDA GENEL AÇIKLAMALAR
1. SERBEST MESLEK KAZANCININ TANIMI
Gelir Vergisi
Kanunu’nun 65. maddesinde, serbest meslek kazancı; her türlü serbest meslek
faaliyetinden doğan kazançlar şeklinde tanımlanmıştır. Söz konusu faaliyetin
aranılan unsurları kapsamında;
— Sermayeden ziyade şahsi mesaiye,
bilimsel ve mesleki bilgiye ve ihtisasa dayanması,
— Ticari mahiyette olmaması,
— Bir işverene tabi olmaksızın şahsi
sorumluluk altında kendi nam ve hesabına yapılması,
— Süreklilik göstermesi,
Gerekliliği hüküm altına alınmıştır. Bu unsurlara aykırı faaliyetler serbest meslek faaliyeti sayılmayacaktır.
2. SERBEST MESLEK FAALİYETİNİN UNSURLARI
A. Faaliyetin Sermayeden Çok Şahsi
Çalışmaya, Bilimsel veya Mesleki Bilgiye veya Uzmanlığa Dayalı Olması
Serbest meslek faaliyetinin en belirgin özelliği, faaliyetin bilimsel veya mesleki bilgiye ve ihtisasa dayanmasıdır. Ancak bu özellik serbest meslek faaliyetini bütünüyle sermayeden soyutlamamaktadır. Yapılan iş sermaye yoğun değil, emek yoğun bir iştir. Ayrıca emek bedeni değil, bilimsel ve mesleki bilgi ve ihtisasa dayalıdır ki bu serbest meslek faaliyetini Ticaret Kanunu’nun 17. maddesinde tanımlanan esnaf faaliyetinden ayırır[1].
B. Faaliyetin Ticari Mahiyette Olmaması
Gelir Vergisi Kanunu’nun 37. maddesi ticari kazancı “her türlü ticari ve sınai faaliyetlerden doğan kazançlar” olarak tanımlamıştır. Ticari faaliyet ise, Ticaret Kanunu’nun 11. ve devamı maddelerinde değerlendirilmiş ve buna göre ticarethane veya fabrika yahut ticari şekilde işletilen diğer müesseseleri ilgilendiren bütün muamelelerin ticari faaliyet olduğu vurgulanmıştır. Serbest meslek faaliyetinin ticari bir organizasyon niteliğinde olmaması önemle ayırt edilecek bir husustur.
C. Faaliyetin İşverene Tabi Olmaksızın
Kişisel Sorumluluk Altında Kendi Nam ve Hesabına Yapılması
Faaliyetin “işverene
tabi olmaksızın kişisel sorumluluk altında kendi nam ve hesabına yapılması”
şartı özellikle elde edilen gelirin serbest meslek kazancı mı yoksa ücret mi
olduğunun tespiti hususunda önem taşımaktadır[2].
Bu tespiti yapmak için ele alınacak en önemli kriter işyerine bağlılığın ve
işverene tabi olunup olunmadığının belirlenmesidir. İş yerine bağlılık; kişinin
kendisine ait olmayan bir organizasyonun işyerinde çalışmasıdır. İşverene
tabilik ise; işverenin hizmetli üzerinde hiyerarşik bir kontrol ve yaptırım
uygulama hakkının bulunup bulunmamasıdır. Bir faaliyetin yürütülmesinde
işyerine bağlılık ve işverene tabi olma bulunmuyorsa faaliyet serbest meslek
faaliyetidir.
Ücret-serbest meslek kazancı ayırımı, vergilendirme ile ilgili ödevlerin yerine getirilmesinde farklılık yaratır. Serbest meslek faaliyetinin bir hizmet akdi kapsamında bir işverene tabi ve bir işyerine bağlı olarak sürdürülmesi halinde elde edilen gelir ücret olarak vergilendirileceğin- den, bu durumdaki mükellefin defter tutma, beyanname verme, makbuz düzenleme, katma değer vergisi ve geçici vergi yükümlülükleri olmayacaktır. Konu ile ilgili Maliye Bakanlığı’na yansıyan bir olayda Bakanlıkça; “Belediyenin ücretli avukatına, belediye lehine hükmolunan avukatlık ücretlerinin sözleşme gereği ödenmesi serbest faaliyeti olarak değerlendirilemez. Ücret niteliğinde olup, katma değer vergisine tabi değildir.” şeklinde idari görüş bildirilmiştir[3]. Uygulamada bir serbest meslek erbabının, kendi işyerin- de aynı mesleğe sahip başka kişileri de ücret karşılığında çalıştırmaları halinde yapılan faaliyet aynı olmasına rağmen işveren konumundaki kişinin elde ettiği gelir serbest meslek kazancı, yanında çalışanların elde ettiği gelir ise ücret olarak vergilendirilecektir. Nitekim ilgili Bakanlık özelgesinde “davacı avukatının ücretli olarak davacının yanında çalışıyor olması ve mahkemelerce hükmolunan ve karşı taraftan alınan vekâlet ücretinin işveren tarafından ücretlisi olan avukatına intikal ettirilmesi durumunda ise ilgili olduğu ayın ücret matrahına dâhil edilerek Gelir Vergisi Kanunu’nun ücret ile ilgili hükümlerine göre vergilendirileceği tabiidir. Bu durumda katma değer vergisi hesaplanması söz konusu değildir.” demek suretiyle önceki görüşler teyit edilmiştir. Aynı Maliye Bakanlığı Özelgesi, avukatın belli bir ücret karşılığı değil de fakat hizmet sözleşmesine dayanarak dava sonunda, müvekkil adına hükmedilen kazanımlardan yüzde pay almak suretiyle gelir elde etmesini ise serbest meslek kazancı kapsamında değerlendirilmiştir[4].
D. Süreklilik Unsuru
Süreklilikten ne kast
edildiğinde bir belirlilik olmamakla beraber Vergi Usul Kanunu’nun 155.
maddesindeki serbest meslek erbabı için işe başlamayı gösteren hususların,
faaliyetin sürekli olarak yapıldığının da göstergesi olacağı kabul görmektedir.
Buna göre süreklilik;
— Muayenehane, yazıhane, atölye gibi özel
işyerleri açmak;
— Çalışılan yere tabela, levha gibi
mesleki faaliyette bulunulduğunu ifade eden alametleri asmak;
— Her ne şekilde olursa olsun devamlı
olarak mesleki faaliyette bulunulduğunu gösteren ilanlar yapıştırmak
— Serbest olarak mesleki faaliyette bulunmak
üzere mesleki teşekküllere (Barolar, Mühendisler Odası, Tabipler Odası
gibi) kaybolunmaktır.
Ancak mesleki teşekküllere kaydolanlardan görev veya durumları icabı, bilfiil mesleki faaliyette bulunmayacak olanların vergi dairesine bu durumu bildirmeleri halinde faaliyetin devamlı olduğu ileri sürülemez. Devamlı olarak yapılmayan arızi nitelikteki serbest meslek faaliyetinden elde edilen kazanç ise arızi kazanç olarak vergilendirilecektir[5]. Buna göre mükellefin, arızi olarak yapılan bu serbest meslek faaliyetinden dolayı katma değer vergisi ve geçici vergi yükümlülüğü bulunmadığı gibi, defter tutma ve makbuz düzenleme zorunluluğu da bulunmayacaktır.
II.
BÖLÜM
SERBEST MESLEK ERBABI
1. GENEL OLARAK SERBEST MESLEK ERBABI
Gelir Vergisi Kanunu’nun 66. maddesi serbest meslek erbabını, serbest meslek faaliyetini devamlı meslek olarak ifa eden kişiler olarak tanımlamıştır. Ayrıca serbest meslek faaliyetinin yanı sıra, başka bir iş veya görevle devamlı olarak uğraşılmasının mesleki faaliyetin özelliğini değiştirmeyeceği belirtilmiştir.
2. KANUN’LA YAPILAN BELİRLEME SONUCU SERBEST MESLEK ERBABI
Mesleki faaliyetlerin
genel tanımlamanın kapsamına girip girmeyeceği yolundaki tereddütleri ortadan
kaldırmak amacıyla, Gelir Vergisi Kanunu’nun 66/2 ve 65/3 maddeleri tek tek
belirtmek suretiyle bazı faaliyetlerin serbest meslek faaliyeti olduğunu hükme
bağlamıştır. Ayrıca Gelir Vergisi Kanunu’nun 18. maddesi istisna kapsamında
serbest meslek kazancını değerlendirmiştir. Bunlar;
a. Gümrük komisyoncuları, bilumum borsa
ajan ve acentaları, noterler, noterlik görevini ifa ile mükellef olanlar;
Bunlardan gümrük
komisyoncuları, borsa ajan ve acentalarının faaliyeti aslında ticaridir. Ancak
Gelir Vergisi Kanunu bu grubu serbest meslek erbabı olarak adlandırmıştır;
b. Bizzat serbest meslek erbabı tarifine
girmemekle beraber, serbest meslek erbabını bir araya getirerek teşkilat kurmak
veya bunlara sermaye temin etmek suretiyle veya sair suretlerle serbest meslek
kazancından hisse alanlar;
c. Serbest meslek faaliyetinde bulunan
kollektif ve adi şirketlerde ortaklar ile adi komandit şirketlerde komandite
ortaklar;
Kollektif ve adi
komandit şirketler Ticaret Kanunu açısından tacirdir, dolayısıyla elde
ettikleri kazançlar da ticaridir. Ancak yine Gelir Vergisi Kanunu bu grubu da
serbest meslek erbabı olarak belirlemiştir
d. Dava vekilleri, müşavirler,
dişprotezleri, kurumlar ve tüccarlarla serbest meslek erbabının ticari ve
mesleki işlerini takip edenler ve konser veren müzik sanatçıları;
e. Vergi Usul Kanunu mad. 155’de
belirtilen şartlardan en az ikisini taşıyan ebe, sünnetçi, sağlık memuru,
arzuhalci, rehber gibi mesleki faaliyette bulunanlar
Bu bentte belirtilen
serbest meslek erbabı, Vergi Usul Kanunu’nun
155. maddesindeki şartlardan birden fazlasını
taşımıyorsa veya bu şartları taşımakla beraber köylerde veya son nüfus sayımına
göre belediye içi nüfusu 5.000’i aşmayan yerlerde faaliyet gösteriyorsa gelir
vergisinden muaf olacaktır.
f. Tahkim işleri dolayısıyla hakemlerin aldıkları
ücretler bir uyuşmazlığın çözümünde tarafların güven duydukları bir kişinin
Hakemliğine
başvurulması halinde hakemin yaptığı bu iş bir hizmet olup, bilimsel veya
mesleki bilgiye veya ihtisasa dayanması zorunlu değildir. Hakemin bu hizmet
karşılığı aldığı tutarlar serbest meslek kazancı sayılmıştır.
g. Telif hakları ve ihtira beratları
Gelir Vergisi Kanunu’nun 18. maddesi serbest meslek kazançlarındaki istisnayı işlemektedir. Telif hakları ve ihtira beratlarının, bizzat mükellefleri veya bunların yasal mirasçıları tarafından satılması veya kiraya verilmesinden elde edilecek kazançların serbest meslek kazancı olduğunu ve fakat istisna kapsamında değerlendirileceğini belirtmektedir. Eserlerin neşir, temsil, icra ve teşhir gibi suretlerle değerlendirilmesi karşılığında alınan bedel ve ücretlerin de istisnaya dahil olduğu ifade edilmektedir.
III.
BÖLÜM
SERBEST MESLEK ERBABININ
MÜKELLEFİYETE İLİŞKİN YÜKÜMLÜLÜKLERİ
1. İŞE BAŞLAMAYI BİLDİRME
Vergi Usul Kanunu’nun 153. maddesi gereğince işe başlama bildiriminin işe başlama tarihinden itibaren 10 gün içinde yapılmasını yeterli bulmaktadır. Vergi Usul Kanunu “Serbest Meslek Erbabında İşe Başlamanın Belirtileri” başlığıyla verdiği 155. maddedeki hallerden birinin varlığı halinde, işe başlamanın bağlı bulunulan vergi dairesine bildirilmesi kanuni yükümlülüktür. Buna aykırı hareket edilmesi Vergi Usul Kanunu’nun 352/1-7 bendine göre birinci derece usulsüzlük cezasını gerektirir[6].
2. ADRES DEĞİŞİKLİĞİNİ BİLDİRME
Vergi Usul Kanunu’nun 157. maddesine göre, bilinen iş ve ikamet adreslerini değiştiren mükellefler, yeni adreslerini vergi dairesine adres değişikliği tarihinden itibaren bir ay içinde bildirmeleri gerekmektedir. Bu hükmün ihlali Vergi Usul Kanunu, mad. 352/II-4 hükmüne göre ikinci derece usulsüzlük cezasıdır.
3. İŞ DEĞİŞİKLİKLERİNİN BİLDİRİLMESİ
Vergi Usul Kanunu madde 158’e göre işe başladıklarını bildiren mükelleflerden yeni bir vergiye tabi olma, mükellefiyet değişikliği ve mükellefiyetten muaflığa geçmenin değişikliğinde, değişiklik tarihinden itibaren bir ay içinde vergi dairesine bildirilmesi gerekmektedir. Buna aykırılık ikinci derece usulsüzlük cezası olmaktadır.
4. BIRAKMAYI BİLDİRME İŞİ
Serbest meslek erbabının işi bırakması halinde, bu durumu bırakma tarihinden itibaren bir ay içinde bağlı olduğu vergi dairesine bildirmesi gerekli olup, bildirmemesi halinde ikinci derece usulsüzlük cezası ile cezalandırılacağı ifade edilmektedir.
5. DEFTER TUTMA
Vergi Usul Kanunu’nun
210. maddesinde serbest meslek erbabının serbest meslek kazanç defteri tutması
zorunluluğu getirilmiştir. Bu def- terin bir tarafına giderler, diğer tarafına
da hasılat kaydolunur. Defterin gider tarafına giderlerin nevi ile yapıldığı tarih,
hasılat tarafına ise kazancın elde edildiği tarih ve miktarı ile kimden
alındığı yazılır.
Vergi Usul Kanunu’na göre defter tutmak zorunda olup serbest meslek erbaplarının bu yükümlülükleri yerine getirmemeleri durumunda Vergi Usul Kanunu madde 352/I-2. bent hükmü gereğince birinci derece usulsüzlük cezası kesilecektir.
6. AMORTİSMAN KAYITLARI
Serbest meslek erbabı,
Vergi Usul Kanunu madde 211’e dayalı olarak işlerinde bir yıldan fazla
kullandıkları ve amortismana tabi tuttukları demirbaş eşya ve tesisatın kıymet
ve amortismanlarını Vergi Usul Kanunu’nun 189. maddesinde belirtildiği gibi
amortisman kayıtları olarak;
— Envanter defterinin ayrı bir yerinde
— Amortisman listelerinde
— Özel bir amortisman defterinde
gösterirler.
Serbest meslek erbabı, amortismanlarını serbest meslek kazanç def- terinin ayrı bir yerinde de gösterebilirler.
7. SERBEST MESLEK MAKBUZU DÜZENLEME
Vergi Usul Kanunu 236 ve
237. maddeleri serbest meslek makbuzu düzenleme zorunluluğunu hüküm altına
almaktadır. Vergi Usul Kanunu, madde 236 gereğince serbest meslek erbabı,
mesleki faaliyetlerine ilişkin her türlü tahsilatı için iki nüsha serbest
meslek makbuzu düzenlemek ve bir nüshasını müşteriye vermek, müşteri de bu
makbuzu istemek ve almak mecburiyetindedir. Vergi Usul Kanunu, madde 237’ye
göre bu belgede;
1. Makbuzu verenin soyadı, adı veya
unvanı, adresi, vergi dairesi ve hesap numarası;
2. Müşterinin soyadı, adı veya unvanı ve
adresi;
3. Alınan paranın miktarı;
4. Paranın alındığı tarih;
Yazılır ve serbest meslek erbabı tarafından imzalanır. Bu makbuzlar seri ve sıra numarası dahilinde teselsül ettirilir.
IV.
BÖLÜM
SERBEST MESLEK KAZANCININ TESPİTİ
1. HASILATIN BELİRLENMESİ
Gelir Vergisi
Kanunu’nun 67. maddesi serbest meslek kazancının tespitindeki genel ilkeleri
işlemiştir. Buna göre serbest meslek kazancı, bir hesap dönemi içinde serbest
meslek faaliyeti karşılığı olarak tahsil edilen para ve ayınlar ile diğer
suretlerle sağlanan ve para ile temsil edilebilen menfaatlerden bu faaliyet
dolayısıyla yapılan giderler düşüldükten sonra kalan farktır.
Serbest meslek
kazancında elde etme tahsil esasına bağlanmıştır. Buna göre hizmet tamamlanmış
olsa dahi, bedel eğer tahsil edilmemişse serbest meslek kazancı doğmamış demektir.
Gelir Vergisi Kanununun 67. maddesinden anlaşıldığı üzere serbest meslek
kazancından hasılat tahsil edilen;
— Para,
— Ayınlar,
— Diğer suretlerle sağlanan ve para ile
tahsil edilebilen tüm menfaatlerdir.
Aynı madde bazı
kazançların hasılat sayılıp sayılmayacağını değerlendirmiştir. Buna göre;
— Serbest meslek erbabının müşteri veya
müvekkilinden, serbest meslek faaliyeti ile ilgili olmak üzere para ve ayın
şeklinde alınan gider karşılıklarını da kazanca ilave edecekleri
bildirilmiştir.
— Vergi, resim, harç, keşif, şahitlik,
bilirkişilik ve ekspertiz gibi hususlara harcanmak üzere müşteri veya
müvekkilden alınan ve tama- men bu hususlara harcanan para ve ayınların hasılat
sayılmadığı belirtilmektedir. Alınan paranın harcanmayan kısmı hasılat
yazılmalıdır.
Ayrıca davalarda dava
süresince yatırılan, davanın kazanılması halinde karşı taraftan alınan keşif,
bilirkişi vs. gibi değerleri avukatın müvekkile iade etmesi halinde hasılat
yazılmaması, iade edilmemesi halinde ise bu bedellerin vekil tarafından hasılat
olarak işlenmesi gerekmektedir. Vergi incelemelerinde bu husus en çok dikkat
edilen inceleme alanını kapsamaktadır. İncelemelerde dosya kapsamındaki bu gibi
ücretlerin müvekkile iadesinin yapılıp yapılmadığı müvekkil beyanlarına dayalı
olarak dikkate alınmaktadır. Bu nedenle avukatların bu bedelleri iade ederken
belge karşılığı iade etmeye özen göstermesi, iade etmiyorsa da kazanç olarak
işlemesi gerekecektir.
Vergi Usul Kanunu’nun
67. maddesi aynı zamanda amortismana tabi iktisadi kıymetlerin satış vs. ile
elden çıkarılması durumunda Vergi Usul Kanunu’nun 328. maddesine göre
hesaplanan müspet farkın da hasılat yazılacağını belirtmektedir.
2. KANUN HÜKMÜNDE TAHSİL SAYILANLAR
Gelir Vergisi
kapsamında serbest meslek erbabı için, nakden tahsil edilmemiş olmasına karşın
tahsil hükmünde sayılanlar;
— Haberdar olmaları kaydıyla, namlarına,
kamu müessesesine, icra dairesine, bankaya, notere veya postaya para
yatırılması tahsil hükmün- dedir. Haberdar olmayı belirleme ise posta veya
banka ihbarnameleri, noter tebliği vb. belgelerle olabilir.
— Serbest meslek kazancı olarak doğan
alacak, başka bir şahsa temlik veya müşterisine olan borcu ile takas ediliyorsa
tahsil hükmündedir. Temlikin ivazlı olup olmadığı, ivazlı ise ivazın tahsili
önem taşımaz.
3. FİİLEN TAHSİLİN YAPILMAMASI VEYA
DÜŞÜK TAHSİLİN HÜKÜMLERİ
Asgari ücret
tutarlarının belirlendiği serbest meslek faaliyetinde, faaliyet karşılığı elde
edilecek hasılat hiç tahsil edilmemişse veya düşük bedelle tahsil edilmişse
Vergi Usul Kanunu’nun 3. maddesi ve Gelir Vergisi Kanunu’nun 67. maddesi
hükümlerine göre, tahsil esası temel alındığından, serbest meslek kazancından
ya söz edilmeyecektir ya da tahsil edildiği tutar kadar beyan edilecektir.
Ancak tahsilatın olmadığı ya da düşük bedelle tahsilin olduğu hallerde Katma
Değer Vergisi Kanunu’nun 27. maddesi uyarınca asgari ücret tarifesi matrah
alınarak, katma değer vergisi hesaplanacaktır.
Ancak tahsilatın
yapılmadığı ya da tarifeden düşük bedelle elde edildiği hallerin gerçeği
yansıtması gerekir. Aksi taktirde vergi idaresi tarafından cezalı tarhiyat
yapılacaktır. Vergi idaresinin yaklaşım ve incelemelerinde ise alıcı (müvekkil)
ifadeleri ön planda değerlendirilecek, dikkate alınacak delil olacaktır.
4. TAHSİL ESASI
Serbest meslek
kazancında hasılat tahsil edilme ile örtüştüğüne göre, geçmiş ya da gelecek
yıllara ait olup tahsil edilmiş bedeller, tahsil edilen dönemin hasılatı
olacaktır.
Tahsil esası işin
terki, ölüm hali gibi hallerde özellik arz edebilir. Serbest meslek erbabının
işini terk ettiği tarihte, henüz tahsil edilmemiş alacakları olabilir. Vergi
Usul Kanunu’nun 161. maddesi işin bırakılmasını “vergiye tabi olmayı gerektiren
muamelelerin tamamen durdurulması ve sona ermesi” olarak tanımlamaktadır. Bu
durumda tahsil edilecek alacaklar varken iş bırakılmış sayılmayacak,
mükellefiyet devam edecektir. Ancak mükellef bu alacakları temlik yoluyla
başkasına devrederse mükellefiyet sona erebilecektir.
Ölüm halinde ise, mahiyet ve tutar itibariyle kesinlik kazanan hasılat, gelir vergisi beyannamesinin verileceği dört aylık süre içerisinde gerekirse icra ve mahkeme yoluyla takip edilerek matraha dahil edilmelidir. Bu sürede kesinlik kazanmayan hasılat veya kanuni takibe rağmen tahsil edilemeyen alacakların, tahsil edildikleri yılda kanuni mirasçıların geliri olarak vergilendirileceği ileri sürülmektedir[7].
V.
BÖLÜM
TAHSİL ÇEŞİTLERİ
1. NAKDEN TAHSİL
Hasılatın Türk parası
veya yabancı para olarak tahsil edilmesi şeklinde olabilir. Gelir Vergisi
Kanunu’nun 67. maddesinde alacak yabancı para cinsinden ise bunların ödeme
gününün borsa rayici ile borsada rayici yoksa Maliye Bakanlığı tarafından
saptanacak kur üzerinden Türk parasına çevrileceği belirtilmektedir.
2. AYNEN TAHSİL
Ayın cinsinden tahsil,
para cinsinden olmayan fakat iktisap edilebilir nitelikteki her türlü servet
unsurlarının tahsilini içerir. Taşınmazlar, her çeşit mal, hisse senedi,
tahvil, zirai ürünler gibi değerler ayın cinsinden geliri kapsar. Bu ayınların
önceden saptanmış bir alış değeri varsa bu değer ya da söz konusu ayına yargı
mercilerince re’sen biçilmiş bir değer varsa bu değer hasılat olarak yazılır.
Ancak böyle belirlenmiş bir değer yoksa bu durumda bu ayınların Vergi Usul Kanunu’nun
267/3. madde- sine göre takdir komisyonlarınca belirlenen değerler üzerinden
hasılat kaydedilmesi gerekmektedir.
Örneğin; Bir avukat,
yaptığı hizmet karşılığı müvekkili kuyumcudan yüzük aldıysa, yüzüğün emsal
bedelini taktir komisyonuna takdir ettirerek, bu bedeli serbest meslek
kazancının tespitinde hasılat yazmalıdır.
3. YARAR SAĞLANMASI SURETİYLE TAHSİL
Hizmete karşılık para
ile ifade edilebilir bir yarar sağlanması durumunda, sağlanan yarara göre,
emsal bedel üzerinden değerlemenin Takdir Komisyonunca yapılması gerekir.
Örneğin; Bir avukata,
yaptığı serbest meslek faaliyeti karşılığında müvekkile ait yazlıkta sezon
boyunca oturma hakkı tanınmış olsa, avukatın bu yararın emsal bedelini, yani
konutun yetkili makamlar tarafından saptanmış kirası varsa onu, yoksa emsal
kira bedelini hasılat yazması gerekir.
VI.
BÖLÜM
SERBEST MESLEK KAZANCININ
TESPİTİNDE İNDİRİLEBİLECEK GİDERLER
5035 sayılı Kanun ile
Gelir Vergisi Kanunu’nun 68. maddesinde serbest meslek kazancında
indirilebilecek giderlerin kapsamını genişletmek suretiyle mükelleflerin
faaliyetlerini kapsayan giderlerini hasılattan indirebilme olanağı
yaratılmıştır. Bazı eski hükümler korunmak suretiyle 10 bent halinde
indirilebilecek giderler yasada yeniden düzenlenmiştir. Bunlar;
1. MESLEKİ KAZANCIN ELDE EDİLMESİ VE
İDAME ETTİRİLMESİ İÇİN ÖDENEN GENEL GİDERLER (GVK, MAD. 68/BENT I)
Genel giderler
kavramıyla çok geniş bir alan yaratılmaya çalışılmış, sınırlayıcı sayımdan
kaçınılmıştır. Ancak maddenin verdiği bağlantılardan aşağıdaki koşulların
varlığının önemi anlaşılmaktadır.
— Yapılan gider ile mesleki kazancın elde
edilmesi ve idame ettirilmesi arasında illiyet bağı bulunmalıdır.
— Giderin hasılattan düşülebilmesi için
harcamanın yapıldığı gelir doğurucu olayın vergiye tabi olması gereklidir.
— Giderin indirim konusu yapılabilmesi
için amortisman yoluyla giderleştirmenin yapılmaması gerekir[8].
Maddede açıkça
tanımlanmayan bu giderler, uygulamada “aydınlatma, ısıtma, su ve telefon
giderleri, kırtasiye, posta, telgraf giderleri, işle ilgili bina, demirbaş,
taşıt alımı dolayısıyla borçlara ödenen faizler, bina ya da demirbaş eşyaların
bakım onarım giderleri, hizmetli ya da işçilere ödenen ücretler, mesleki
gelişim için açılan kurslara yapılan ödemeler, yapılan faaliyet kapsamında
temsil ve ağırlama giderleri, sigorta ve reklam giderleri” olarak
değerlendirilmektedir.
Ancak hasılattan
indirebilmek için giderler yönünden ödeme şartı zorunludur. Nitekim bu husus
5035 sayılı Kanun ile düzenlenen Gelir Vergisi Kanunu’nun 68. maddesinde
“ödenen” ibaresi hemen her bentte özellikle belirtilmek suretiyle
vurgulanmıştır. Kazancın tespit edilmesinde tahakkuk esasının geçerli olduğu
gelir unsurlarında, gelecek dönemlere ait olan hasılatla gelecek dönemlere ait
olan giderlerin bağımsız değerlendirilerek dönemsellik ilkesi ile belirlenmesi
uygundur. Bu durumda peşin ödenen giderlerin varlığı halinde ödemenin yapıldığı
yılda tamamının gider yazılabileceği doğru sonuç vermektedir. Bunun yanı sıra
peşin ödenen giderler daha sonra tamamen veya kısmen geri alınıyorsa geri
almanın gerçekleştiği dönemde bedel hasılat olarak işlenmelidir[9].
2. İŞYERİ KİRA VE AMORTİSMAN GİDERLERİ
(GVK, MAD. 68/BENT I)
Yukarıdaki bentin
devamında;
— İkametgâhlarının bir kısmını işyeri
olarak kullananlar, ödedikleri kira bedellerinin tamamını,
— Aydınlatma, ısıtma gibi diğer işyeri
giderlerinin yarısını,
— İşyeri kendi mülkü olanlar kira yerine
amortismanı,
— İşyeri kendi mülkü olup aynı zamanda ikametgâhı
olarak kullananlar amortismanlarının yarısını gider olarak yazabilecekleri
belirtilmiştir.
3. İŞYERİNDEKİ HİZMETLİ VE İŞÇİLERİN
GİDERLERİ (GVK. MAD. 68/BENT II)
İşyerinde ve işyerinin
müştemilatındaki iaşe ve ibate giderleri, tedavi ve ilaç giderleri, sigorta
primleri ile Gelir Vergisi Kanunu’nun 27. maddesindeki giyim giderleri geniş kapsamla
belirlenen indirilebilecek giderlerdir. Eski düzenleme kapsamında yalnızca
müstahdem ücreti, odabaşı ücreti kapsamında değerlenen giderler bu bent ile
genişletilmiştir.
4. MESLEKİ FAALİYETLE İLGİLİ SEYAHAT
VE İKAMET GİDERLERİ
Gelir Vergisi
Kanunu’nun 68. madde 3. bendinde yer alan bu hüküm daha önce 5. bentte
belirtilmekteydi. Bu madde kapsamında dikkat edilecek husus seyahatin işle
ilgili olması, amacın gerektirdiği süre ile sınırlı olması ve bu seyahat ve
ikamet harcamalarının Vergi Usul Kanunu’nda düzenlenen ilgili vesikalarla da
doğrulanmasıdır.
5. MESLEKİ FAALİYETTE KULLANILAN
TESİSAT, DEMİRBAŞ EŞYA VE TAŞITLAR İÇİN VERGİ USUL KANUNU’NA GÖRE AYRILAN
AMORTİSMANLAR
Bu bent eski
düzenlemede 7. ve 10. bent kapsamında yer almaktaydı. Ancak eski düzenlemede
tesisat ve demirbaş eşya ile binek otomobillerin amortismanlarının gider
yazılması mümkünken buna envantere dahil tüm taşıtların amortismanlarının gider
yazılabilmesi de eklenmiştir. Tesisat ve demirbaş, işletmede bir yıldan fazla
kullanılan ve aşınmaya, yıpranmaya maruz kalan değerlerdir.
Envantere dahil binek
ve tüm taşıtlarda ise giderler ve VUK, hükümlerine göre ayrılan amortismanlar
gider olarak hasılattan indirilebilir. Bu taşıtların amortismanlarının yanı
sıra araçların akaryakıt, bakım, onarım ve sigorta gibi tüm giderleri
hasılattan indirilirken motorlu taşıtlar vergisi, gider olarak yazılamaz.
Bunun yanı sıra 5024
sayılı Yasa ile serbest meslek erbabına enflasyon düzeltmesi yapılan dönemlerde
amortismana tabi iktisadi kıymetlerini düzeltilmiş değerleri üzerinden amortismana
tabi tutma hakkı tanınmıştır. Ancak bu sisteme uyarlama tercihe bağlı bir hak
kullanımı olup, zorunlu değildir.15 Enflasyon düzeltmesine tabi olunması
halinde 01. 01. 2004 tarihinden itibaren edinilen amortismana tabi iktisadi
kıymetlerin amortisman oranları Maliye Bakanlığı’nın açıklayacağı yeni oranlar üzerinden
yapılacaktır.
6. KİRALANAN YA DA ENVANTERE DAHİL
İŞTE KULLANILAN TAŞITLARIN GİDERLERİ
Değişikliklerden önce
sadece envantere dahil binek otomobillerinin giderleri hasılattan
indirilebilirken, 5035 sayılı Yasa ile kiralanan veya envantere dahil olan ve
işte kullanılan taşıtların giderleri kazançtan in- dirilebilmektedir. Gider
olarak yazılabilen taşıtlarının konumu genişlemekle beraber yasa bunun yanı
sıra işte kullanılma şartını zorunlu hale getirmiştir. Bu durumda vergi
incelemeleri aşamasında bu giderlerin işte kullanılma kapsamında yapıldığının
mutlaka belge ile ispat edilmesi gerekmektedir.
7. MESLEKİ YAYINLAR İÇİN ÖDENEN
BEDELLER
Gelir Vergisi Kanunu
68. maddenin 6. bendinde yer alan bu düzenleme eski düzenlemede 4. bentte
mesleki kitaplar ve meslek dergileri ile sınırlı idi. Yeni düzenleme ile her
türlü mesleki yayımlar ile ilgili giderler hasılattan indirilebilecektir.
8. MESLEKİ FAALİYETİN İFASI İÇİN MAL
VE HİZMET ALIM BEDELLERİ
Gelir Vergisi Kanunu
68. maddenin 7. bendinde yer alan bu hüküm, eski düzenlemede 3. bent, 6. bent
veya farklı bentlerdeki dağınık düzenlemeleri toplayan bir hükümdür.
Bu bağlamda örneğin;
bir avukatın yürüttüğü dava ile ilgili olarak üniversite öğretim üyesinden
görüş alması karşılığında ödediği ücret bir hizmet alım bedelidir.
9. EMEKLİ SANDIKLARINA ÖDENEN GİRİŞ VE
EMEKLİLİK AİDATLARI İLE MESLEKİ TEŞEKKÜLLERE ÖDENEN AİDATLAR
Gelir Vergisi Kanunu
68. maddenin 8. bendinde yer alan bu düzenle- me eski düzenlemede yine 8. ve 4.
bentlerde yer almaktaydı. Bu kapsamda hiçbir değişiklik yapılmamıştır.
Burada mesleki teşekkül
olarak kast edilen örneğin, sadece bir avukatın baroya ödemiş olduğu aidat
tutarı olacaktır. Üye olunması mesleki açıdan zorunlu olmayan bir kuruluşa
yapılan aidat ödemeleri gider yazılamayacaktır.
Ayrıca sosyal sigorta
kapsamına giren avukat ve noterlerin ilgili kuruma yaptıkları toptan ödemeler
ile aidat ödemeleri gider yazılabilecektir. İsteğe bağlı sigorta primlerinin
ise gider olarak yazılması mümkün değildir.
10. MESLEKİ KAZANCIN ELDE EDİLMESİ VE
İDAME ETTİRİLMESİ İÇİN ÖDENEN MESLEK, İLAN VE REKLAM VERGİLERİ İLE İŞYERLERİYLE
İLGİLİ AYNİ VERGİ, RESİM VE HARÇLAR
Gelir Vergisi Kanunu
68. maddenin 9. bendinde yer alan bu düzenleme eski düzenlemede 2. bentte yer
almaktaydı. Bu giderler herhangi bir yoruma gerek kalmaksızın ismen belirlenmiş
giderlerdir. İşle ilgili ve Belediye Gelirleri Kanunu uyarınca ödenmiş olan
mesleki, ilan ve reklam vergileri gider olarak yazılabilir. Bunun yanı sıra
serbest meslek erbabının işyeri olarak kullandığı yer kendi mülkü ise ayni
vergi olan emlak vergi- sinin tamamını, hem işyeri hem de mesken olarak
kullandığı mülkünün ise emlak vergisinin yarısını gider olarak yazabilmesi
mümkündür.
11. MESLEKİ FAALİYETLE İLGİLİ KANUN,
İLAM VE MUKAVELENAMEYE GÖRE ÖDENEN TAZMİNATLAR
Gelir Vergisi Kanunu
68. maddenin 10. bendindeki bu düzenleme eski düzenlemede 9. bentte yer
almaktaydı. Maddeye göre ödenen bu tazminatların gider yazılabilmesi için, serbest
meslek erbabının kusurundan ya da suç sayılan fiillerinden dolayı ödeniyor
olmaması gereklidir. Aksi halde gider yazılması mümkün değildir.
Örneğin; Noterlerin,
faaliyetleri ile ilgili olarak mahkeme kararı ile hüküm altına alınan tazminat
ödemelerinin bir kısmının Noterler Birliği bünyesinde kurulan “hukuki
sorumluluk fonu”ndan karşılanması halinde, fondan notere yapılan ödeme noter
tarafından gelir, zarara uğrayan kişiye ödeyeceği tazminatın da gider yazılması
mümkün bulunmaktadır. Ancak, bu uygulamada da, Gelir Vergisi Kanunu’nun 68/son
maddesin- de yer alan “Her türlü para cezaları ile serbest meslek erbabının
suçlarından doğan tazminatlar gider olarak indirilemez” hükmünün de dikkate
alınması gerekmektedir.
VII.
BÖLÜM
SERBEST MESLEK KAZANCININ
TESPİTİNDE İNDİRİLEMEYECEK GİDERLER
Gelir Vergisi Kanunu’nun
68. maddesinin son fıkrası aynen korun- muş ve serbest meslek erbabının her
türlü para cezalarını, vergi cezalarını ve kendi kusurundan kaynaklanan
tazminatlarını ve serbest meslek faaliyetinin yapılması sırasında kaybolan
paralar, serbest meslek erbabının yanında çalışanlar tarafından çalınan
paralar, kaybolan ve çalınan demirbaşlarını gider olarak gösteremeyeceği
belirtilmiştir. Hasılattan in- dirilebilecek giderler 68. maddede açıkça
belirtildiğine göre bu kapsam dışında kalan giderler indirilemeyecek
giderlerdir. Bunun yanı sıra Gelir Vergisi Kanunu’nun 90. maddesine göre, Amme
Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun kapsamında alınan gecikme zamları ve
faizler ile ödenen gelir vergisi ve diğer şahsi vergiler, gelir vergisi
matrahından ve gelir unsurlarından indirilemez.
VIII.
BÖLÜM
SERBEST MESLEK KAZANÇLARINDA
İSTİSNA
Gelir Vergisi
Kanunu’nun 18. maddesinde mükelleflerin, şiir, hikaye, roman, makale, fotoğraf,
bilgisayar yazılımı gibi eserlerinde Maliye Bakanlığı’na başvurmalarına gerek
olmaksızın eserlerinin 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu hükümlerine
göre “eser” olarak değerlendirildiğinin ilgili makamlardan (Kültür Bakanlığı)
aldıkları belgelerle ispatı ve ihtira beratlarının da tescil edilmiş olması
halinde, bu eserlerden satış, devir, temlik veya kiralanması karşılığı elde
ettikleri gelirlerinin serbest meslek kazançlarında istisna kapsamında olduğu
belirtilmektedir.
Serbest meslek
kazançları istisnasından yararlanabilmek için mesleki faaliyetin arızi ya da
sürekli olması arasında bir fark yoktur. Gelir Vergisi Kanunu’nun 18. madde
kapsamındaki kazançların sürekli ya da arızi elde edilmesi istisna kapsamından
yararlanmayı etkilemeyecektir.
İstisna kapsamından
yararlanabilecek eserlerin 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu uyarınca
eser sayılması zorunluluğu pek çok Danıştay kararında da hüküm altına
alınmıştır. Kanun’un 1. maddesin- de eser; sahibinin hususiyetini taşıyan ve
kanuna göre ilim, edebiyat, musiki, güzel sanatlar ve sinema eserleri sayılan
her nevi fikir ve sanat mahsulleri olarak tanımlanmıştır. İstisna kapsamının
belirlenmesi için “eser” kavramının titizlikle değerlendirileceği birçok
Danıştay kararlarından anlaşılmaktadır. Örneğin; Danıştay 4. Dairesi’nin konu
ile ilgili kararında davacı üniversite öğretim görevlisinin, Türkiye
ekonomisinin durumuna ilişkin belirli sürelerde bir bankaya vermiş olduğu
müşavirlik hizmeti niteliğinde sözlü ya da yazılı olarak hazırladığı raporların
öğretim görevlisinin bilgi ve tecrübesine dayalı olarak hazırlanmasında, bu
rapor niteliğindeki çalışmaların “eser” özelliğini göstermeyeceğini karara
bağlamıştır[10].
IX.
BÖLÜM
SERBEST MESLEK KAZANÇLARINDA BEYAN
EDİLEN GELİRLERDEN YAPILACAK İNDİRİMLER
Gelir Vergisi
Kanunu’nun 89. maddesi mükelleflere yıllık beyanname ile bildirecekleri
gelirlerden düşürebilecekleri indirimleri bentler halinde belirtmiş ve 5035
sayılı Yasa da iki alt bent ile indirim kapsamını genişletmiştir. İndirimin
yapılabilmesi için gelirin farklı gelir unsurlarından elde edilmesi ve kanunun
belirttiği alanlara yönelik giderleri kapsaması gereklidir. Bu alanlar
şunlardır:
1. SİGORTA PRİMLERİ VE BİREYSEL
EMEKLİLİK SİSTEMİNE ÖDENEN KATKI PAYLARI
Gelir Vergisi
Kanunu’nun 89. maddesinin 1. bendine göre yapılacak indirimin şartları
şunlardır;
— İndirilecek sigorta primi tutarı yılda,
şahıs sigorta primleri için beyan edilen gelirin %5’ini, bireysel emeklilik
sistemine ödenen katkı payları için beyan edilen gelirin %10’unu
geçemeyecektir. Bu şartın yanı sıra kanunda sayılan kişilerin tamamı için
ödenecek prim ya da katkı payı tutarı toplamı asgari ücretin yıllık tutarını
aşmamalıdır.
— Sigorta primi, gelirin elde edildiği
yılda ödenmiş olmalıdır.
— Sigorta, Türkiye’de Kurulu ve merkezi
Türkiye’de bulunan bir sigorta şirketi ile düzenlenmiş olmalıdır.
— İndirimden yararlanacak serbest meslek
erbabı tam mükellefiyete tabi olmalıdır.
— Ödenen sigorta primi mükellefin şahsına,
eşine ve küçük çocuklarına ait hayat, ölüm, sakatlık, kaza, hastalık, analık,
doğum, tahsil gibi şahsi sigorta primleri veya bireysel emeklilik sistemine
ödenen katkı payları olmalıdır.
— Beyanname kapsamında ücret geliri varsa,
indirim konusu yapılacak bireysel emeklilik katkı payının veya sigorta priminin
ücretin safi tu- tarının hesaplanması sırasında indirim konusu yapılmamış
olmalıdır.
2. BAĞ-KUR PRİMLERİ
1479 sayılı Esnaf ve
Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu (Bağ-Kur)
Kanunu’na göre sigortalılarca ödenen giriş keseneği ve sigorta primlerinin
vergi uygulamalarında gider olarak yazılabileceği hüküm altına alınmıştır.
3. BAĞIŞ VE YARDIMLARIN İNDİRİMİ
Gelir Vergisi
Kanunu’nun 89. maddesine göre mükelleflerin yaptıkları bağış ve yardımlarını bu
maddede belirtilen kurum ve kuruluşlara yaptığı takdirde gelirden
indirilebileceği belirtilmiştir. Genel bütçeye dahil idareler, kamu menfaatine
yararlı dernekler gibi tek tek sayılan bu kuruluşların yanı sıra 5035 sayılı
Yasa 14. madde 1. fıkrası ile iki yeni alt bent eklemiştir. Bu yeni düzenlemeye
göre Vakıflar Genel Müdürlüğünün idare ve denetiminde bulunan mazbut vakıflar
ile belediyeler dahil diğer kamu kurum ve kuruluşları adına kayıtlı Kültür ve
Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu nezdinde kültür ve tabiat varlıklarının
bakımı, restorasyonu gibi korunmasına yönelik yapılan bağış ve yardımların
tamamı ve fakirlere yardım amacıyla gıda bankacılığı faaliyetinde bulunan
dernek ve vakıflara bağışlanan gıda maddelerinin maliyet bedelinin tamamı gelirden
indirilebilecektir[11].
Söz konusu bağış ve
yardımların indirim konusu yapılabilmesi için mutlaka makbuz karşılığı
yapılması gerekmektedir. Ayrıca bağış ve yardımların gelirden
indirilebilmesinde kanun bir üst sınır koymuştur. Buna göre bir takvim yılı
için yapılan bağış ve yardımların toplamı, o yıla ait beyan edilecek gelirin
%5’ini, kalkınmada öncelikli yöreler için %10’unu aşmamalıdır[12].
4. SAKATLIK İNDİRİMİ
Özürlü vatandaşların,
içinde bulunduğu zor koşullarında yardımcı olmak ve özürlüler ile özürlü
olmayan vatandaşlar arasındaki rekabet eşitsizliğini gidermek amacıyla vergi
hukukunda yapılan bir düzenlemedir. Bu amaçla yapılan düzenlemede Gelir Vergisi
Kanunu’nun 31/2. maddesi, sakatlık indirimini yalnızca özürlü ücretlilerin
gelir vergisi matrahında dikkate alınacağını belirtmiştir. Buna göre; çalışma
gücünün asgari %80’ini kaybetmiş bulunan hizmet erbabı birinci derece, %60’ını
kaybetmiş bulunanlar ikinci derece, %40’ını kaybetmiş bulunanlar üçüncü derece
sakat sayılmakta ve sakatlık indirimi 2003 yılı için, özel indirim tutarının;
— 1. derece sakatlar için sekiz katı,
— 2. derece sakatlar için dört katı,
— 3. derece sakatlar için iki katıdır.
4842 sayılı Kanun’un 3.
maddesiyle ücretlerin vergilendirilmesinde sakatlık indirimi, 01.01.2004
tarihinden geçerli olmak üzere yeniden düzenlenmiştir
4369 sayılı Kanun’un
Gelir Vergisi Kanunu’nda yaptığı değişiklikle sakatlık indiriminin kapsamı
genişletilmiş ve kapsam içine hizmet erbabının bakmakla yükümlü olduğu kişiler,
özürlü serbest meslek erbabı ve serbest meslek erbabının bakmakla yükümlü
olduğu özürlü kişiler ile basit usulde vergilenen bazı esnaf ve sanatkarlar da
dahil edilmiştir. 222 sayılı Gelir Vergisi Genel Tebliği’de uygulama esaslarını
değerlendirmiştir. Bu indirimden yararlanmak isteyenler illerde Defterdarlık
Gelir Müdürlüğü’ne, bağımsız vergi dairesi bulunan ilçelerde Vergi Dairesi
Müdürlüğü’ne, diğer ilçelerde Malmüdürlüğü’ne başvurmalıdır. Yetkili sağlık
kuruluşunun verdiği rapor, Maliye Bakanlığı Merkez Sağlık Kuruluşu tarafından
incelenecek ve uygun olup olmadığı konusunda verilen karar Defterdarlığa
bildirilecektir.
Sakatlık indiriminden
yararlanabilecek birden fazla kişinin bulunması halinde, bu hesaplama her biri
için ayrı ayrı yapılacak ve indirim uygulamasında toplu değerlendirilecektir.
Bu şekilde hesaplanan sakatlık indiriminin yıllık tutarı, serbest meslek
erbabının beyan edeceği serbest meslek kazancından düşülecektir. Ancak indirim,
beyan edilecek serbest meslek kazancı ile sınırlı olup, kazancın yetersiz
olması durumunda sonraki yıla devredilmeyecektir.
5. EĞİTİM VE SAĞLIK HARCAMASI İNDİRİMİ
4842 sayılı Yasa
24.04.2003 tarihinden itibaren yürürlüğe girmek üzere mükelleflerin kendileri,
eşleri ve küçük çocukları için yaptığı eğitim ve sağlık harcamalarının,
Türkiye’de yapılması, beyan edilen gelirin
%5’ini aşmaması,
belgelerle doğrulanması koşuluyla gelirden indirilme- sini mümkün kılmıştır[13].
6. ZARARLARIN KÂRLARA TAKAS VE MAHSUBU
Gelir Vergisi
Kanunu’nun 88. maddesi gelirin yıllık beyannamede toplanmasında gelir
kaynaklarının bir kısmında meydana gelen zararlar, diğer gelir kaynaklarının
kazanç ve iratlarından mahsup edilir. Mahsuba rağmen kapatılmayan zarar kısmı,
izleyen yılların gelirinden indirilir. Ancak bu hak, arka arkaya en fazla beş
yıl için kullanılabilir.
X.
BÖLÜM
SERBEST MESLEK KAZANÇLARINDA VERGİ
KESİNTİSİ (TEVKİFATI)
Gelir Vergisi
Kanunu’nun 94/1. maddesi tevkifat yapmaya mecbur olanlardan, serbest meslek
erbabına ödemede bulunanların, ödemeleri nakden veya hesaben yaptıkları sırada,
istihkak sahiplerinin gelir vergilerine mahsuben tevkifat yapma mecburiyetini
yüklemiştir.
Gelir Vergisi
Kanunu’nun 94/2. maddesi ise “yaptıkları serbest meslek işleri icra edenlere
yapılan ödemelerden (Notere serbest meslek faaliyetinden dola- yı yapılan
ödemeler hariç)” denilerek, noterlere yapılan ödemeler dışındaki bütün serbest
meslek erbabına yapılan ödemelerin vergi kesintisine tabi olacağı hükme
bağlanmıştır.
Gelir Vergisi
Kanunu’nun 94. maddesinin 2 numaralı bendi vergi kesintisinin yapılacağı
ödemeleri 1. kısımda tek tek saymış, 2.kısımda ise bunların dışındaki diğer
ödemeler şeklinde ayırıma tabi tutmuştur. Bu iki kısımda uygulanacak vergi
kesintisi ise 01. 01. 2004 tarihinden geçerli olmak üzere 2003/6577 sayılı BKK
ile yeni yüzde oranları ile uygulanacaktır.
Buna göre;
a. GVK, 18. maddesinde yer alan telif
kazançları istisnası kapsamına giren serbest meslek işleri dolayısıyla yapılan
ödemelerde %17 oranında vergi kesintisi yapılacağı,
b. Diğer ödemelerin tümünde ise %22
oranında vergi kesintisi yapılacağına hükmolunmuştur.
Vergi Usul Kanunu 121.
maddesi kapsamında ise “Vergi Tevkifatının Mahsubu” başlığı ile yıllık
beyannamede gösterilen gelire dahil kazanç ve iratlardan bu kanuna göre
kesilmiş bulunan vergiler, beyanname üzerinden hesaplanan gelir vergisine
mahsup edilir. Buna göre serbest meslek erbabı, beyan ettiği kazanç üzerinden
hesapladığı gelir vergi- sinden, kendisine yapılan ödemelerden dolayı kesilen
vergiyi mahsup edebilecektir.
XI.
BÖLÜM
SERBEST MESLEK KAZANÇLARINDA KATMA
DEĞER VERGİSİ
1. TELİF KAZANÇLARI İSTİSNASI
DIŞINDAKİ SERBEST MESLEK KAZANÇLARINDA
Katma Değer Vergisi
Kanunu’nun 1/1. maddesine göre serbest meslek faaliyeti kapsamında
gerçekleştirilen teslim ve hizmetler üzerinden katma değer vergisi ödenecektir.
Ancak bu faaliyetlerin mükelleflerce sürekli şekilde yapılıyor olması
gerekmektedir.
Gelir Vergisi Kanunu’nun
kapsamında vergiyi doğuran olay gelirin tahsil edilmesi şartına tabi iken,
Katma Değer Vergisi Kanunu’nda vergiyi doğuran olay tahakkuk esasına
bağlanmıştır. Yani her bir kısım hizmetin yapılması vergiyi doğuran olaydır ki
bu serbest meslek kazançlarında büyük çelişkiler yaratmaktadır. Bu durumda
mükellef tahsile bağlı olarak serbest meslek makbuzu düzenleyecekken, tahsilat
gerçekleşmediği halde hizmetin ifası ile düzenlenmesi gereken katma değer
vergisi beyannamesinde matrah nasıl tespit edilecektir?
Uygulamadaki yaygın
görüş, serbest meslek makbuzu düzenlenme- sinin mümkün olmadığı hallerde, hizmet
ifasında bulunan serbest meslek erbabının kanuni defterinde o aya ait hizmet
bedeline ilişkin olarak hesaplanacağı katma değer vergisini tahakkuk ettirip,
aynı döneme ait verilecek Katma Değer Vergisi Beyannamesi’nde beyana konu
etmesi ve doğan verginin ödenmesi şeklindedir[14].
Serbest meslek
kazancında tahsilin yapıldığı ayda katma değer vergi- sinin beyan edilmesi
yönünde Danıştay kararları da mevcuttur. Danıştay 11. Dairesi’nin “muhasebeci
ve mali müşavirlerin yaptıkları sözleşmede ücretin aylık olarak ödenmesi koşulu
getirildiği halde tahsilin her ay yapılmadığı durumlarda, tahsilatın yapıldığı
ayda serbest meslek makbuzu düzenlenerek KDV beyan edilmesinde, yasalara
aykırılık yoktur” şeklinde verdiği karar bu yöndedir. Aynı zamanda yine
Danıştay 11. Dairesi’nin konu ile ilgili 09.02.1998 tarih ve E. 1997/913, K.
1998/420 no’lu Kararı da aynı doğrultuda verilmiştir. Bu görüşü destekleyen
yazarlar da bulunmaktadır[15].
2. DANIŞMANLIK HİZMETLERİNDE KATMA
DEĞER VERGİSİ TEVKİFATI
Katma Değer Vergisi
Kanunu’nun 9. maddesinin vermiş olduğu yetki uyarınca Maliye Bakanlığı
tarafından çıkarılan 91 seri numaralı Katma Değer Vergisi Genel Tebliği ile
bazı hizmet teslimleri için sorumluluk uygulaması başlatılmış bulunmaktadır.
Yapılan bu düzenleme ile tevkifata tabi tutulacak işlemlerin “hizmet”
niteliğinde olması öngörülerek, Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 2. maddesi
kapsamındaki “teslim” mahiyetin- deki işlemler tevkifat uygulaması kapsamının
dışında bırakılmıştır.
Tebliğe göre teknik,
ekonomik, mali ve hukuki alanda sunulan danışmanlık ve denetim hizmetleri
üzerinden hesaplanan katma değer vergisi de tevkifat kapsamına alınmıştır. Bu
durumda bu tür danışmanlık hizmetlerini sunanlardan hizmet satın alanlar
yapacakları ödemelerden katma değer vergisi tevkifatı yapmakla yükümlüdür.
Avukatların hukuki
uyuşmazlıklarla ilgili yargı mercileri nezdinde veya yargı kararlarının
sonuçları ile ilgili olarak vekalet akdi doğrultusunda veya icra ve benzeri
yerlerde müvekkilleri adına yaptıkları işlemler karşılığında almış oldukları
ücretler tevkifat dışında tutulmuş- tur. Ancak avukatlarla yapılan sözleşme
kapsamında avukatlık ve danışmanlık hizmetleri birlikte yer alıyorsa bu taktirde
bu iki hizmet ayrı ayrı ücretlendirilmediği sürece yapılan toplam ödeme
üzerinden tevkifat uygulanacaktır. Yani bir işyeri ile hizmet sözleşmesi
bulunan avukatın hem hukuki işlerin takibinde hem de hukuki işlerle ilgili
danışmanlık hizmetinde yapılacak ödemeler tevkifata tabi tutulacaktır.
3. AVUKATLIK ASGARİ ÜCRET
TARİFESİ’NDEKİ ÜCRETLERE AYRICA KATMA DEĞER VERGİSİ UYGULANMAYACAĞI
Avukatlık ücretinin
karşı tarafa yükletilmesinin yasal zorunluluk olduğu durumlarda Avukatlık
Kanunu hükümlerince, “Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi” uygulanır.
Meslek odaları
tarafından tespit edilen asgari ücret tarifelerinde, tarifede yer alan
ücretlere Katma Değer Vergisi ilave edilir hükmü geçmekteydi. Oysa Katma Değer
Vergisi Kanunu’nun 20/4. maddesinde “Belli bir tarifeye göre fiyatı tespit
edilen işler ile bedelin biletle tahsil edildiği hallerde tarife ve bilet
bedeli katma değer vergisi dahil edilerek tespit olunur ve vergi müşteriye
ayrıca intikal ettirilmez” hükmü geçmektedir. Dolayısıyla Katma Değer Vergisi
Kanunu’nun ilgili maddesine göre, tarifede yer alan ücret üzerinden ayrıca
katma değer vergisi hesaplanmaması ve istenmemesi gerekmektedir[16].
Nitekim Yargıtay’ın Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 21. maddesinde yer alan
katma değer vergisi ilave edilir hükmü ile 3065 sayılı Katma Değer Vergisi
Kanunu’nun 20/4. maddesinin çeliştiğinden bahisle normlar arasında aykırılık
yaratıldığı, Anayasa’nın 73. maddesi- ne dayanılarak çıkarılan Katma Değer
Vergisi Kanunu’nun gözetilmesi gerektiği ve tarifedeki ücrete ayrıca katma
değer vergisinin eklenmemesi gerektiği yolundaki kararı bu yöndeki yanlışlığı
kaldırmıştır[17].
Nitekim 2004 Avukatlık Ücret Tarifesi’nde, tarifedeki ücrete katma değer
vergisi ilavesi ile ilgili hüküm yer almamıştır.
XII.
BÖLÜM
SERBEST MESLEK KAZANÇLARINDA GEÇİCİ
VERGİ
Esas itibariyle gerçek
kişilerin bir takvim yılında elde ettikleri ge- lirlerin Gelir Vergisi
Kanunu’na göre vergilendirme dönemi takvim yılı olarak belirlenir. Mükellefler
bir takvim yılı içinde elde ettikleri kazanç ve iratlarını istisnalar ve
beyanname verilmeyen hallerin dışında Mart ayının 15.günü akşamına kadar beyan
edeceklerdir. Beyan ettikleri bu vergiyi de mart ve temmuz aylarında olmak
üzere iki eşit taksitte ödeyeceklerdir. Ancak genel prensip bu olmakla beraber
Gelir Vergisi Kanunu’nun mükerrer 120. maddesi gereğince serbest meslek erbabı
bir sonraki yılın Mart ayında, verecekleri yıllık beyannamelerine göre
hesaplanacak olan gelir vergilerinden mahsup edilmek üzere, cari vergilendirme
dönemi içinde geçici vergi ödeyeceklerdir. Bu vergi niteliği itibariyle bir
peşin ödeme sistemidir. Geçici vergi, ilgili hesap döneminin üçer aylık
kazançlarına, gelir vergisi mükellefleri için Gelir Vergisi Kanunu’nun 103.
maddesinde belirtilen tarifenin ilk gelir dilimine uygulanan %20 oranı uygulanmak
suretiyle hesaplanır.
Serbest meslek
erbabının tahsil etme şartına dayalı olarak ödeyeceği gelir vergisini henüz
tahsil etmeden peşinen ödemeye zorlanması aynı kanun üzerinde hükümler arasında
yaşatılan bir çelişkidir. Üstelik mükellefin bir sonraki yıl zarar edebileceği
veya işini terk edebileceği gibi varsayımlar düşünüldüğünde geçici vergi
sistemi gayri ciddi bir sistemdir.
SONUÇ
Bir mükellef için
vergiye tabi olmanın en önemli sonuçlarından biri vergi incelemesine tabi
olmaktır. Vergi incelemesinin amacı ise, Vergi Usul Kanunu’nun 134. maddesine
göre, ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak, tespit etmek ve
sağlamaktır.
Vergi Usul Kanunu ve
Gelir Vergisi Kanunu kapsamında serbest meslek erbapları, Vergi Usul Kanunu’nun
137. maddesinde belirtilen “defter ve hesap tutmak, evrak ve vesikaları
muhafaza ve ibraz etmek mecburiyetinde olan gerçek kişiler” olarak vergi
incelemesine tabidirler. Anayasal bir ödev olarak vergi ödeme yükümlülüğü
içinde olanların, yükümlülüklerini usulüne uygun olarak ve zamanında yerine
getirip getirmedikleri vergi denetimine yetkili (VUK, mad. 135) birimler
tarafından gerçekleştirilecektir. İncelemeler, gerekli ise işletmeye dahil
iktisadi kıymetlerinin fiili envanterinin yapılması ve beyannamelerde
belirtilmesi gereken unsurların araştırılmasını da kapsayabilecektir[18].
Vergi incelemesinde
defter-kayıt ve belgeler en ön sırada dikkate alınacak delillerdir. Bunun yanı
sıra, mükellef ve alıcı ile ilgili maddi olaylar ve her türlü hukuki delil
kapsamında ise vergi dairesi arşivleri, tanık ve alıcı ifadeleri, istihbarat
arşivi, başka resmi daireler, banka ve sigorta şirketi kayıtları, ulaşım
bilgileri kullanılabilecektir. Nitekim 2003 beyannameleri için yeni bir
düzenleme olan Performans Derecelendirme Bildirimi uygulamasıyla Pekiyi-Orta
gibi derecelerle fişlenen mükelleflerden matrah yükseltilmesini isteyen Maliye
Bakanlığı, serbest meslek erbaplarının (doktorlardan başlayarak) geriye dönük
son bir yıldaki banka bilgileri kapsamında kredi kartı harcamalarını esas aldı.
İnceleme elemanları, doktorlarda kredi kartı ekstreleri ile ameliyat ettikleri
hastaları da vergi dairesine çağırarak harcamalarla beyan edilen kazançları
karşılaştırdı.30
Yukarıda belirtilen
deliller kapsamında vergi incelemelerinde çok ön plana çıkan bir diğer delil
ise, mükelleflerle işlemde bulunan gerçek ve tüzel kişilerin yani alıcı
konumundaki kişilerin ve kuruluşların ifadelerine başvurarak, malın ya da
hizmetin gerçek satış bedelini belirlemeye çalışmaktır. Vergi Usul Kanunu’nun
148. ve 149. maddesi “Bilgi Verme” ve “Devamlı Bilgi Verme” başlığı ile alıcı
ifadelerine başvurma ve bunu yeterli delil olarak kabul etmeye olanak
tanımıştır. Birden fazla alıcı ifadelerine başvurulmasında bunların hep birden
mükellef aleyhine be- yanda bulunacakları düşünülmemekte, böylece bu deliller
maddi delil niteliğinde değer kazanmaktadır. Vergi Usul Kanunu’nun 148 ve 149.
maddeleri kapsamında mükelleflerle işlemde bulunan gerçek ve tüzel kişilerin
vergi incelemesi yapmaya yetkili olanların istedikleri bilgileri vermeye mecbur
oldukları belirtilmektedir. Bu mecburiyete uyulmaması, Vergi Usul Kanunu’nun
mükerrer 355. maddesi uyarınca 01. 01. 2004 tarihinden itibaren 250 milyon–1
milyar 70 milyon TL’si arasında özel usulsüzlük cezası kesilmesini
gerektirmektedir.
Vergiyi doğuran olayda,
taraf olan ve tamamının mükellef aleyhine davranmayacağı düşünülen alıcıların
verdikleri ifadeler, birbirini destekliyorsa maddi delil olarak kabul edilip,
bu bilgiler doğrultusunda tespiti yapılan matrah farkı üzerinden tarhiyat
yapılır. Birbirinden habersiz olan ve değişik tarihlerde verilen alıcı
ifadeleri üzerinden tarhiyat yapılmasını destekleyen Danıştay kararları
mevcuttur[19].
Alıcıların bir kısmının
mükellef aleyhine, bir kısmının ise mükellef lehine beyanda bulunmaları halinde
sonucun mükellef lehine kararlar verilmesini gerektiren Danıştay kararlarında
ise “ifadesi alınan alıcıların, toplam alıcılarla kıyaslandığında çok azınlıkta
kalmaları durumunda, azınlıkta kalan bu alıcı ifadelerinin, tüm alıcılara kıyas
yolu ile uygulanması suretiyle matrah farkı bulunamaz” sonucu çıkarılmıştır[20].
Alıcı ile mükellef
arasında bir uyuşmazlığın var olması halinde ise alıcının ifadesinin gerçek
iradeyi yansıtmayabileceği, bu nedenle bu ifadelere itibar edilmemesini
belirten Danıştay kararları bulunmaktadır. Örneğin; “Daire alıcılarının
müteahhit firma ile ihtilaflı olması ve olayın da sulh hukuk mahkemesine
intikal etmesi halinde, alıcı ifadelerine dayanılarak matrah farkı bulunamaz.”[21]
Bir diğer bakış açısı
ise vergi incelemesinde alıcı ifadeleri alınırken, alıcı ile mükellefin ortak
menfaatlerinin bulunup bulunmadığıdır. Danıştay bu durumda da alıcı
ifadelerinin gerçeği yansıtmayacağı ve itibar edilmemesini ifade eden kararlar
vermektedir[22].
Vergi Usul Kanunu’nun
138 ve 139. maddesi incelemenin yer ve zamanın belirlenmesindeki genel
kriterleri belirtmektedir. Vergi Usul Kanunu’nun 138. maddesine göre vergi
incelemesinin ne zaman yapılacağının mükellefe önceden bildirilmesi zorunlu
değildir. Daha önce inceleme yapılmış olması veya matrahın re’sen takdir edilmiş
olması yeniden inceleme yapılmasına ve gerekirse tarhiyatın ikmaline engel
olmamaktadır. Vergi Usul Kanunu’nun 139. maddesi ise vergi incelemelerinin asıl
olarak mükellefin işyerinde yapılacağı ancak işyerinin müsait olmaması gibi
nedenlerle incelemenin yerinde yapılması imkânsız olursa, mükellef ve vergi
sorumluları isterlerse incelemenin dairede yapılabilmesini hükme bağlamıştır.
Ancak bu durumda defter ve vesikaların daireye getirilmesi mükellefe yazılı
olarak bildirilebilecektir. Bu bildirime rağmen mazeret- siz olarak defter ve
vesikalarını getirmeyen mükellefler istenenleri ibraz etmemiş sayılacaklardır.
Görüldüğü üzere vergi
incelemesine tabi olan serbest meslek erbaplarının yukarıda belirtilen esaslar
çerçevesinde yükümlülüklerini yerine getirmeye özen göstermeleri büyük önem taşımaktadır.
Zira bu yükümlülüklerde karşılaşılan eksiklikler Maliye Bakanlığı’nın kamuoyuna
yansı- yan istatistiksel bilgileri doğrultusunda serbest meslek erbaplarında
gelir düzeyini en iyi beyan edenler sıralamasında mühendisler, muhasebeciler, mali
müşavirler, yeminli mali müşavirlerden sonra gelen avukatların ve ondan sonra
gelen doktorların daha titizlikle incelenmelerini gündeme getirmektedir.
Maliye Bakanlığı’nın yazılı medyaya yansıyan görüşlerinde vergi beyannamelerinde normal hayat standardının altında verenlerin bir taraf, üstünde verenlerin diğer tarafa ayrılacağı ve standardın altında vererek ayırdıklarının üstüne gidecekleri açıkça ifade edilmektedir.35 Böyle bir devlet mantığı altında mükelleflerin ciddi boyutta belge düzeni ile hareket etmeleri son derece önemli olmakta ve özellikle avukatların mükellefleri ile yapacakları her türlü hukuki ilişkilerinin sözleşme çerçevesinde ve belge düzenine dikkat ederek gerçekleştirmeleri kendi yararlarına sonuç veren uzun vadeli bir yatırım olacaktır.
KAYNAKÇA
Akyol, M. Emin, “5024
ve 5035 sayılı Kanun’lar Sonrasında Serbest Meslek Kazancının Tespiti”, Vergi
ve Muhasebeciyle Diyalog, S. 190, Şubat 2004.
Akyol, M. Emin, “Kurum
Kazançlarının Vergilendirilmesinde 5035 sayılı Kanun’la Yapılan Düzenlemeler”,
Yaklaşım, Y. 12, S. 136, Nisan 2004.
Akyol, M. Emin, “5035
sayılı Kanun’la Gelir Vergisi Kanunu’nda Yapılan Değişiklikler”, Yaklaşım, Y.
12, S. 135, Mart 2004.
Altındağ, Mehmet, SM,
SMMM ve YMM’ler İçin Vergi ve Revizyon Rehberi, Maliye Hesap Uzmanları Derneği,
Ajans-Türk Basın ve Basım AŞ, Ankara 1998.
Başak, Levent. “Yıllık
Beyanname İle Bildirilecek Gelirlerden İndirilebi- lecek Harcama Kalemi Olarak
Eğitim ve Sağlık Harcamaları”, Yaklaşım, Y. 12, S. 133, Ocak 2004.
Beyanname Düzenleme
Kılavuzu, Maliye Hesap Uzmanları Derneği, Acar Matbaacılık AŞ, İstanbul 2002.
Beyanname Düzenleme
Kılavuzu, Maliye Hesap Uzmanları Derneği, Acar Matbaacılık AŞ, İstanbul 2004.
Bozkurt, Sevil;
Karacık, İbrahim, “Fikir ve Sanat Eserlerinin Vergilendirilmesiyle İlgili Bir
Değerlendirme”, Yaklaşım, Y. 12, S. 135, Mart 2004.
Dönmez, Recai, “Vergi
İncelemesinde Alıcı İfadeleri”, Yaklaşım, Y. 12, S.133, Ocak 2004.
Erdem, Hayrettin;
Ergülen, Güneri, “Vergi Kanun’larındaki Vergi Avantajları”, Yaklaşım Yay.,
Ankara 1998.
Maç, Mehmet, “KDV
Uygulaması”, Denet Yayıncılık AŞ, 4. bas. , 1998, s.10, 21.
Saraç, Osman, “Gelir
Vergisinde Vergi İncelemesine Tabi Olanlar”, Yaklaşım, Y. 12, S. 134, Şubat
2004.
Seviğ, Veysi, “Avukatların
Asgari Ücret Tarifesi’ndeki Ücrete Ayrıca KDV Uygulanmayacağı”, Yaklaşım, Y.
12, S. 135, Mart 2004.
Yıldız, A. Murat,
“Serbest Meslek Kazançları”, Sirküler Rapor, Süreli Yayın, S. 2002-12, TÜRMOB
Yay. No. 196, Ankara Aralık 2002.
Yıldız, A. Murat, “5035
sayılı Kanun’la Vergi Mevzuatında Yapılan Düzenlemeler”, Yaklaşım, Y. 12, S.
134, Şubat 2004.
[1] A. Murat
Yıldız, “Serbest Meslek Kazançları”, Sirküler Rapor, (Süreli Yayın) S. 2002-12,
Aralık 2002, TÜRMOB Yay. No. 196, Ankara, s. 2.
[2] Yıldız,
Serbest Meslek Kazançları, s. 4.
[3] MB’nin,
03.04.1986 tarih ve 7741 sayılı Özelgesi. (Hayrettin Erdem-Güneri Ergülen, Vergi Kanun’larındaki Vergi
Avantajları, Yaklaşım Yay., Ankara 1998, s. 238.)
[4] MB’nin,
18.09.2003 tarih ve 2994/038276 sayılı Özelgesi. (Yaklaşım Dergisi, Y. 12, S.
133, Ocak 2004, s. 285.)
[5] Mehmet
Altındağ, SM, SMMM ve YMM’ler için Vergi ve Revizyon Rehberi, Maliye Hesap
Uzmanları Derneği, Ajans-Türk Basın ve Basım AŞ,
Ankara 1998, s. 94.
[6] Beyanname
Düzenleme Kılavuzu, Maliye Hesap Uzmanları Derneği, İstanbul 2004, s. 755.
[7] Yıldız,
Serbest Meslek Kazançları, s. 27.
[8] M. Emin
Akyol, “5035 sayılı Kanun’la Gelir Vergisi Kanunu’nda Yapılan Değişiklik- ler”,
Yaklaşım, Y. 12, S. 135, Mart 2004, s. 78.
[9] M. Emin
Akyol, “5024 ve 5035 sayılı Kanun’lar Sonrasında Serbest Meslek Kazancının
Tespiti”, Vergi ve Muhasebeciyle Diyalog, S. 190,
Şubat 2004, s. 7.
[10] Dn. 4.
D.’nin 28.12.1999 tarih ve E. 1999/5268, K. 1999/5189 sayılı Kararı, Sevil
Bozkurt-İbrahim Karacık, “Fikir ve Sanat Eserlerinin Vergilendirilmesiyle
İlgili Bir Değerlendirme”, Yaklaşım, Y. 12, S. 135, Mart 2004, s. 232.
[11] A.
Murat Yıldız, “5035 sayılı Kanun’la Vergi Mevzuatında Yapılan Düzenlemeler”,
Yaklaşım, Y. 12, S. 134, Şubat 2004, s. 108.
[12] Bu
konuda geniş bilgi için bkz., Mehmet Tahir Ufuk, “5035 sayılı Kanun’la Kapsamı
Genişletilen Bağış ve Yardımlar”, Yaklaşım, Y. 12, S. 136, Nisan 2004, s.
75-79; M. Emin Akyol, “Kurum Kazançlarının Vergilendirilmesinde 5035 sayılı
Kanun’la Yapılan Düzenlemeler”, Yaklaşım, Y. 12, S. 136, Nisan 2004, s. 69-70.
[13] Bu
konuda geniş bilgi için bkz., Levent Başak, “Yıllık Beyanname ile Bildirilecek
Gelirlerden İndirilebilecek Harcama Kalemi Olarak Eğitim ve Sağlık
Harcamaları”, Yaklaşım, Y. 12, S. 133, Ocak 2004, s. 157-165.
[14] Yıldız,
Serbest Meslek Kazançları, s. 71-72.
[15] Mehmet
Maç, KDV Uygulaması, Denet Yayıncılık AŞ, 4. bas., 1998, s. 10, 21.
[16] Veysi
Seviğ, “Avukatların Asgari Ücret Tarifesi’ndeki Ücrete Ayrıca KDV Uygulanmayacağı”,
Yaklaşım, Y. 12, S. 135, Mart 2004, s. 37.
[17] Yrg. 4.
HD’nin, 17.09.2003 tarih ve E. 2003/4051, K. 2003/10170. (Yaklaşım, Y. 12, S.
135, Mart 2004, s. 281.)
[18] 29
Osman Saraç, “Gelir Vergisinde Vergi İncelemesine Tabi Olanlar”, Yaklaşım, Y.
2, S. 134, Şubat 2004, s. 95.
[19] Dn. 4.
D.’nin, 07.06.1985 tarih ve 1984/1536 sayılı Kararı. (Recai Dönmez, “Vergi
İncelemesinde Alıcı İfadeleri”, Yaklaşım, Y. 12, S. 133, Ocak 2004, s. 38.)
[20] Dn. 4.
D.’nin, 19.12.1984 tarih ve E. 1984/1487, K. 1984/4596 sayılı Kararı. (Recai
Dön-
mez, “Vergi İncelemesinde Alıcı İfadeleri”, Yaklaşım,
Y. 12, S. 133, Ocak 2004, s. 38.)
[21] Dn. 3.
D.’nin, 15.04.1997 tarih ve E. 1996/900, K. 1997/1479 sayılı Kararı. (Recai Dönmez,
“Vergi İncelemesinde Alıcı İfadeleri”, Yaklaşım, Y. 12, S. 133, Ocak 2004, s.
39.)
[22] Dn. 4.
D.’nin, 12.05.1987 tarih ve E. 1985/3655, K. 1987/1736 sayılı Kararı. (Recai
Dön-
mez, “Vergi İncelemesinde Alıcı İfadeleri”, Yaklaşım,
Y. 12, S. 133, Ocak 2004, s. 40.)